Yedigöller' e gidip, doyumsuz manzara içinde kaybolmayı,Abant gölünde sandala atlayıp kare kare fotoğraf çekmeyi,
Safranbolu evlerini hayranlıkla seyre dalıp,
Konağın en ince ayrıntısına kadar yöresel bir şekilde döşenmiş köşelerinden biri de cumbası... Odamızın balkon manzarası...
Ada vapuru yandan çarklı
En güzel bahçe ödüllü bahçenin bir bölümü ve konağın bahçedeki kafeteryası...
Yıllardır görmeyi çok arzuladığım yerlerden biri olan Safranbolu ve Amasra' ya bu 29 Ekim tatilinde gitmek nasip oldu. Geçenlerde ben buraları görmeyi çok istiyorum diye bir post yapmıştım, demek ki o kadar arzulamışım ki oluverdi ben bile anlamadım. Bazı sağlık sorunlarıyla uğraşırken bir süredir seyahate çıkamayan ve bu yüzden de bunalan arkadaşımı mutlu etmek için, kocalarımızı da oldu bittiye getirerek bu geziyi planlayan bendeniz sayesinde güzel bir gün ve gece geçirdik.
İşe öncelikle internetten kalacak bir yer aramakla başladım. Kalacağımız yer mutlaka bir konak olmalıydı, nostaljik , sıcak , samimi ve güzel... Kriterlerime uygun bir yer ararken karşıma Safir Konağın web sitesi çıktı. Evet tamam budur dedim. 200 yıllık bu tarihi konağın birbirinden farklı ve çok zevkle döşenmiş 9 adet odası ve en güzel bahçe ödülü almış çok da güzel bir bahçesi var. Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerinden biri olan bu konağın, Çardaklı Odasını seçtim. Aslında seçim yapmak çok zordu desem abartmış olmam. Üstelik fiatlar da çok uygundu. Safranbolu' nun tarihi sayfiyesi olan Bağlar semtinde olan bu konağın çok zevkli ve misafirperver sahipleri Ufuk hanım ve Tuğrul bey çifti, bir anda karar verip şimdiki yaptıkları işle hiç mi alakası olmayan işlerini bırakıp yüreklerinin götürdükleri yere giden insanlardan...
İstanbul' u bırakıp kendilerini burada bulmuşlar ve burada hayallerini hayata geçirmişler, çok yorulmuşlar ama gerçekten değmiş, ellerine sağlık... Konağın hemen hemen bir çok işinden sorumlu, Kemal bey ve yemekleri yapan eşi Rahime hanım sayesinde de evimizi hiç aramadık. Bize çıtır çıtır yanan şömine başında hazırladıkları o mükellef sofrayı hiç unutamam.
Sadece tek sıkıntım oğlumun bisiklete atlayıp İznik'e gitmesiydi.
Onu merak edip yine geceyi kendime zehir etmekten başka bir şey yapmadım o ayrı:(
Onun daha sonra daha nereleri keşfetmeye gideceğini bilseydim, gecenin tadını çıkarırdım bu günkü aklım olsaydı:))
Hele, herşeyin en doğalı ile hazırlanan yöresel kahvaltı ve yemekler doyumsuzdu. Tadı damağımızda kalarak ayrıldığımız Safranbolu ' ya umarım bir daha gitmek nasip olur... Eğer yolunuz bir gün Safranbolu' ya düşerse gidişinizi yılda sadece 13 gün çiçek açan mor safran çiçeğinin açma zamanı olan Ekim ayının son haftalarına getirmeye dikkat edin . Bizim ki tesadüf oldu ama böyle bir şeyi de öğrenmiş olduk. Ayrıca golf arabalarıyla Safranbolu sokaklarını baştan başa eğlenceli bir şekilde gezerken tarihi evlerini, Cinci hanı, Hıdırlık tepesini görmeyi, safranlı lokumundan, cevizli yaprak helvasından yemeyi, tarihi fırınının susamsız simidinin tadına bakmayı, piruhi denilen hamur yemeğinden tatmayı, Yörük köyüne uğramayı, meşhur kanyonlarını keşfederken yemyeşil doğasını içinize sindire sindire dolaşmayı şiddetle tavsiye ederim... (O taraflara gitmişken Amasra' yı görmemek olmazdı:)) Şimdi istikamet AMASRA :
İşe öncelikle internetten kalacak bir yer aramakla başladım. Kalacağımız yer mutlaka bir konak olmalıydı, nostaljik , sıcak , samimi ve güzel... Kriterlerime uygun bir yer ararken karşıma Safir Konağın web sitesi çıktı. Evet tamam budur dedim. 200 yıllık bu tarihi konağın birbirinden farklı ve çok zevkle döşenmiş 9 adet odası ve en güzel bahçe ödülü almış çok da güzel bir bahçesi var. Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerinden biri olan bu konağın, Çardaklı Odasını seçtim. Aslında seçim yapmak çok zordu desem abartmış olmam. Üstelik fiatlar da çok uygundu. Safranbolu' nun tarihi sayfiyesi olan Bağlar semtinde olan bu konağın çok zevkli ve misafirperver sahipleri Ufuk hanım ve Tuğrul bey çifti, bir anda karar verip şimdiki yaptıkları işle hiç mi alakası olmayan işlerini bırakıp yüreklerinin götürdükleri yere giden insanlardan...
İstanbul' u bırakıp kendilerini burada bulmuşlar ve burada hayallerini hayata geçirmişler, çok yorulmuşlar ama gerçekten değmiş, ellerine sağlık... Konağın hemen hemen bir çok işinden sorumlu, Kemal bey ve yemekleri yapan eşi Rahime hanım sayesinde de evimizi hiç aramadık. Bize çıtır çıtır yanan şömine başında hazırladıkları o mükellef sofrayı hiç unutamam.
Sadece tek sıkıntım oğlumun bisiklete atlayıp İznik'e gitmesiydi.
Onu merak edip yine geceyi kendime zehir etmekten başka bir şey yapmadım o ayrı:(
Onun daha sonra daha nereleri keşfetmeye gideceğini bilseydim, gecenin tadını çıkarırdım bu günkü aklım olsaydı:))
Hele, herşeyin en doğalı ile hazırlanan yöresel kahvaltı ve yemekler doyumsuzdu. Tadı damağımızda kalarak ayrıldığımız Safranbolu ' ya umarım bir daha gitmek nasip olur... Eğer yolunuz bir gün Safranbolu' ya düşerse gidişinizi yılda sadece 13 gün çiçek açan mor safran çiçeğinin açma zamanı olan Ekim ayının son haftalarına getirmeye dikkat edin . Bizim ki tesadüf oldu ama böyle bir şeyi de öğrenmiş olduk. Ayrıca golf arabalarıyla Safranbolu sokaklarını baştan başa eğlenceli bir şekilde gezerken tarihi evlerini, Cinci hanı, Hıdırlık tepesini görmeyi, safranlı lokumundan, cevizli yaprak helvasından yemeyi, tarihi fırınının susamsız simidinin tadına bakmayı, piruhi denilen hamur yemeğinden tatmayı, Yörük köyüne uğramayı, meşhur kanyonlarını keşfederken yemyeşil doğasını içinize sindire sindire dolaşmayı şiddetle tavsiye ederim... (O taraflara gitmişken Amasra' yı görmemek olmazdı:)) Şimdi istikamet AMASRA :
Safranbolu-Bartın yolunda Amasra istikametine, böyle birkaç kilometre sanki ağaçlardan bir tünelde gidiliyor...Kaleden Amasra manzarası...
Bu fotoğrafta sahilden...
Kale içindeki tarihi bir yapı...
Kale içindeki tarihi bir yapı...
Safranbolu' ya gitmişken, Amasra' yı da görmeden dönmek olmazdı. İki gün, bir gecelik bu kısa gezi programında Amasra' yı dönüş gününe rastlatarak direk dönmeyi planladık. Gerçekten de iyi oldu. Bir önceki gün Safranbolu' ya gidişimiz öğle saatlerini buldu; biraz oyalandıktan sonra Safranbolu baştan başa keşfedilip, konakta akşam yemeği yendikten sonra, dinlenme fırsatı oldu. Ertesi sabah saat 10.30 civarında Bartın istikametinde Amasra' ya gitmek elli dakika kadar sürüyor. Bartın yolu çok ama çok güzel, adeta ağaçlardan bir tünel ... Bir de sonbahar mevsiminin güzelliği de eklenince insan Allah' ına tekrar tekrar şükretmeden edemiyor. Yolda Amasra' ya ve Karadeniz' in haşmetli manzarasına tepeden bakmak için durduğunuzda ise manzaranın ihtişamı karşısında nefesiniz kesiliyor... Amasra ise kendi halinde şirin ve küçük bir balıkçı kasabası. Deniziyle, havasıyla, Cenova şatosu ve tarihi kalesiyle dünyanın şanslı kasabalarından. Bir gün Amasra' ya yolunuz düşerse meşhur salatasıyla balık yemeyi, tatlı lokmasından tatmayı, merdiven çıkmaya üşenmeden kaleye çıkıp, kalenin içinde yürümeyi (kalenin içi bir mahalle,yaşayan insanlar var.) ve Amasra' ya bir de oradan bakmayı, dönüşte de eğer yolda durabilirseniz Kuş Kayası anıtına çıkıp dünyanın gözü de denilen Amasra' yı bir de oradan seyretmenizi tavsiye ederim.
VE BÜYÜKADA DİLEĞİMİN SECRET ETKİSİ İSE 17.MAYIS.2009'DA ETKİSİNİ GÖSTERMİŞ.
VE BÜYÜKADA DİLEĞİMİN SECRET ETKİSİ İSE 17.MAYIS.2009'DA ETKİSİNİ GÖSTERMİŞ.
Bayraklar dolanmış cafcaflı
Simitçi, kahveci, gazozcu
Şinay yavrum şinaşinanay
Şinanay' da yavrum hopa şinanay... diye mırıldandığımdan anlaşıldığı üzere Malla muradına erdi ve sonunda burnunun ucundaki Büyükada' ya nihayet gidebildi.
Uzun zamandır arzu ediyordum ama bir türlü kısmet olmadı ...olmadı... Dün İstanbul' a geldim ve kızımla sözleştik. Büyükada gezisi yapmak üzere buluştuk. Saat 12.00' de direk Büyükada'ya, saat 13.30' da Kınalıada, Heybeliada ve Büyükada seferi vardı. Ben 13.30'dakini istedim. adaları dolaşa dolaşa Büyükada'ya geldik. Vapur gezintimiz çok güzel geçti. Adaların görüntüsü, Büyükada gerçekten çok ama çok güzelmiş, ben çok beğendim. İlki gitmişiz.
Oldukça kalabalık bir vapur yolcuğundan sonra, adada çok kalabalıktı. Oralara kadar gelmişken Aya Yorgi' ye çıkmadan olmazdı. Biz de faytona binip yukarı çıktık. Atlar ortalığı fazlaca kokutsada, yine de çok güzeldi. Bisikletlerle gezenlere imrendim. Tabii ki yokuş çıkanlara değil:)) Deniz ve İstanbul manzarası, evlerin, yalıların, bahçelerin güzelliği doyumsuzdu. Hayran kaldık. Sanki yabancı bir ülkedeymişim duygusuna kapıldım. Belli bir noktadan sonra yukarı yaya bir şekilde çıkılıyor. Yol dilek ipleriyle dolu:)) Çıkış yorucu olsa da manzara için bence değer... İnişi yine yaya bir şekilde gerçekleştikten sonra, ayakkabılarım vurmasa idi en aşağıya kadar yürüyebilirdim. Ama ilki faytonla inmişiz, daha zevkli oldu..hem de dinlendik. Daha sonra karın doyurma faslı, tabi ki dondurma kaymak, eh biraz lokmada yiyelim derken :)) saat 18.00 oldu. Her gittiğimiz yerden pek bir şey almasak da, tek aldığımız o yerin buzdolabı magneti olmazsa olmazımız. O işi de hallettikten sonra direk İstanbul'a giden vapurla döndük. Siz siz olun en kafa arkadaşınızı ya da kızınızı, ne bileyim bir dostunuzu alın böyle günübirlik üstelik çok da ucuza mal olan geziler yapın.
İyi geliyor valla...
NOT: İsteyin Olsun...!!! Fi tarihinde bir post yapmışım şimdi aklıma geldi... İstediklerinizi post yapmak secret etkisi yaratıyor walla...zatialim tarafından denenmiştir:)) Birkaçı kalmış, o kadar da olsun artık:) İnşallah oralara da giderim... Hayırlısı KISMET:))
6 yorum:
Benim de neredeyse burnumuzun dibinde ama göremediğim bir yer Safranbolu. İlk fırsat da oraya gideceğiz biz de. sevgiler sana
İnşallah mutlaka görmelisiniz.Bir hafta sonu için güzel bir seçim olabilir.Benden de sana sevgiler...
O konaklarda kalmak insanı yüzyıl öncesine götürüyor. Ruhu olan bir yer orası gidince nefes aldığını hissediyorsun. Öpücükler...
Hakikaten öyle.İnsan eskiden o evlerde yaşayanları düşünmeden edemiyor.
mutlu etmek istediğiniz arkadaşınızı tekrar mutlu etmeye ne dersiniz bir plan da bekliyorum sizden önümüzdeki aylarda hatta ark kızıda size katılabilir:)))))))))))
malla'nın ( m )sine bayıldım bu arada
severek okudugum bır blogun yazarı ıle tanısmak benı oldukca mutlu ettı takıpteyımm
İremcim inşallah, bende çok isterim. Umarım yine böyle birlikte , tadı damağımızda kalan geziler yaparız:))
Yorum Gönder