2 Aralık 2008 Salı

Aslında Zorlaşıyor

Kronik yorgunluk ve uykusuzluk artık rutinimiz haline geldi. Pazartesi sabahından itibaren haftasonuna gün saymaya başlayıp, daha geç gidilecek bir işin hayaliyle yaşıyoruz. Fazla hareket edememek en büyük derdimiz. Çünkü bir çoğumuz bilgisayar başında oturarak çalışıyoruz. Sürekli bir boyun ve sırt ağrısı, kaskatı kesilmiş omuzlar zaten değişmez. Ekrana fazla bakmaktan kurumuş gözler, yorgun bir kafa. Ne o çalışıyoruz, kariyer yapacağız. Bizden bahsediyorum, hepimizden. Üniversitede okuyup, toplumda kabul gören sabit işini edinerek, sabah git akşam gel modelini benimseyen Türk gençliğinden. Evimizde internet olmadan olmaz, mümkünse de kablosuz olsun ki, evin içinde gezerken içimizden geçip şöyle bir tarasın vücudumuzu. Mikrodalgada yemek ısıtmak da çok kolay, cep telefonu olmadan yaşayamayız. İşyerinde bilgisayar, evde bilgisayar, dışarıda kalabalık, trafik. Nereye gidiyoruz, nereye yetişiyoruz? Evet hayatımızı kazanıyoruz çok şükür. Tabii kazandığımızın neredeyse yarısıyla da vergimizi ödüyoruz. E tabi ayrıca elimize kalanla da, her bir faturaya eklenmiş olan ıvır zıvır vergileri, yol parası, araba vergisi gibi detayları hallediyoruz. Böylece zaten yarısı tamamlanıyor.Yediklerimizde ne hayır var? Artık hormonsuz, katkısız tek bir yiyecek kaldı mı? Organikleri falan var ama nereye kadar... Hadi evi hallettik, hiç mi dışarıda yemiyoruz... Hiç mi katkılanmıyoruz? Mümkün değil...Evet nereye gidiyoruz? Böyle bir tempoya bizim bünyeler ne kadar dayanabilir? Şimdiki yaşlılara bakıyorum, tabii hepsinin rahatsızlıkları var da, bu da yaşlılığın getirdiği bir durum. Biz o kadar şanslı olabilecek miyiz? 30’ umuza gelmeden hafiften çürük yumurtaya dönerken o yaşta ne olacağız diye endişeleniyorum. Sadece fiziksel yorgunluk etkileyecek olsa idare edeceğiz de, dış mihraklar da var işin içinde. Teknolojinin ve son günlerin moda tabiri olan küresel ısınmanın yan etkileri. Radyasyon, baz istasyonları, kablosuz aletler. Daha kullanışlısı aslında daha zararlı. Eskiler sadece vücut yorgunluklarının ceremesini çekiyor, biz buna ek olarak hayatımızı kolaylaştırdığını düşündüğümüz herşeyin. Hayatımız kolaylaşıyor derken, geleceğimizi zorlaştırıyoruz hiç farkında değiliz...

6 yorum:

Delfina ; dedi ki...

ÇOK DOĞRU BİR TESPİT MALLACIM,GENÇKIZKEN EN BÜYÜK HAYALİMİZ MASABAŞINDA ÇALIŞMAKTI..İŞTE MASABAŞI :))

Malla dedi ki...

Yani bence de çok sıkıcı!..Benim kızım yanlış seçim yaptığını düşünüyor.Ama elden ne gelir..

magicalphoenix dedi ki...

İnsan bazı şeylerin farkına varınca, koşulları değiştirmek için adım atma kıvamına gelmiş demektir. Kolay olmayacak, ama koşullar değişim istiyor, elimiz mecbur yapacağız. Hazırlıksız yakalanmaktansa gelmekte olanın önceden farkına varabilene ne mutlu. Bizimkiler de değişim kervanına katılıyor anlaşılan, hadi bakalım rastgele.

Malla dedi ki...

Herşey gönüllerince olsun. Onlar mutlu olursa hepimiz mutlu oluruz.

alis dedi ki...

Evet şu an ben de masabaşına hapisim. Etrafım mutsuz, yorgun ve şişman insanlarla sarılı. Doğamıza aykırı yaşıyoruz. Bu hayatı benimsemeyi reddeden, bunu başaran insanlar da var, bir yolu zekayı kullanıp kısa yoldan zengin olmak, diğeri paraya olan bağımlılığımızdan kurtulmak. İşe giderek kısacık hayatımızdan haftaların geçip gitmesi için dua ediyoruz, para kazanacağız diye. Ne yapıyoruz o parayı? İşe giderken giymek için kıyafet, araba, yok bilmemne. Aslında sürekli tüketerek mutsuz, boş hayatımızdan kendimizi teselli etmeye çalışıyoruz. Yeni felsefem bir baltaya sap olmama. Başka başka baltaların şusu, busu olayım, biraz ondan biraz bundan yaşayıp gideyim..

Malla dedi ki...

İlahi Alis 'cim. Aslında doğru ama ne bileyim...

.

.